29 Ekim 2025
  • Giriş
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster
Yaşam Sanat
  • Aysad
  • Çukurova Sanat
    • Arsiv
  • Yaşam Sanat
    • Temsilcilikler
    • Yayin Kurulu
    • Abonelik
    • Arşiv
    • Yeni Sayılar
  • Kültür/Sanat
    • Öykü
    • Siir
    • Deneme
    • Dans
    • Fotograf
    • Grafik
    • Karikatür
    • Mimarlık
    • Müzik
    • Resim
    • Sinema
    • Tiyatro
    • Yontu
  • Kitap
    • Bize Gelenler
    • Kitap Tanıtımı
  • Etkinliklerimiz
  • İletişim
  • Aysad
  • Çukurova Sanat
    • Arsiv
  • Yaşam Sanat
    • Temsilcilikler
    • Yayin Kurulu
    • Abonelik
    • Arşiv
    • Yeni Sayılar
  • Kültür/Sanat
    • Öykü
    • Siir
    • Deneme
    • Dans
    • Fotograf
    • Grafik
    • Karikatür
    • Mimarlık
    • Müzik
    • Resim
    • Sinema
    • Tiyatro
    • Yontu
  • Kitap
    • Bize Gelenler
    • Kitap Tanıtımı
  • Etkinliklerimiz
  • İletişim
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster
Yaşam Sanat
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster

Coşkun Karabulut ile Söyleşi

Mehmet Taşar

Mehmet Taşar – Kars, Adana, Mersin ve son durağın Fethiye’de geçen bir ömür. Farklı kültürel değerlerin harmanlandığı coğrafyalarda bulunmak edebiyat dünyana nasıl yansıdı?

Coşkun Karabulut – Âşık Şenlik, Sümmani, Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova başta olmak üzere, âşıkların, halk ozanlarının harman olduğu Kars toprağından hamurumuzun yoğrulması mutlaka genlerimize bir şeyler katmıştır. Ayrıca, ilkokuldan liseyi bitirene kadar kahvehanelerde çalıştım. Uzun kış gecelerinde, özellikle ramazanlarda, sahura kadar âşıklar hikâyeler okur, peşinden konuyla ilgili türküler söyler, atışmalar yaparlardı. Sürekli âşıkları dinlemek, o ortamı aylarca, yıllarca teneffüs etmek de olumlu etkilemiş olmalı. Mersin- Tarsus- Adana, edebiyat alemine bilinçli girdiğim bir coğrafya. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Turhan Oğuzbaş, Ümit Yaşar Oğuzcan gibi değerleri çıkaran bereketli topraklarda beslendim. Büyük bir onur duyarak, Yeni Adana gazetesinde yazdım iki-üç yıl.(1990 başları). Mersin’den Adana’ya giderdik grup olarak. Şiirlerimizi paylaşırken, şiir üzerine imge, anlam, akımlar, dünya edebiyatı üzerine araştırmalar yapardık her hafta. Saydığım bu şehirlerden şair ve yazarlar ortaklaşa ciddi ciddi kendimizi geliştirirdik. Birbirinden çok farklı kültürlerde yaşamayı da katarsanız kitabî bilgilere yaşamın bilgisini de katarak Fethiye’de artık epey bir yol kat etmenin verdiği güven ve donanımla dünyaya da açılmaya başladık bildiğiniz üzere.

M. T. – Hep savunduğunuz bir şey var. Sanatçının yaşamı da yazdıklarıyla uyumlu olmalı. Bunu kendi yaşamınızda uygulayabildiniz mi? Yazdıklarıyla yaşadıkları arasında uçurumlar olan, hem ülkemizde hem de dünyada edebiyatın büyük değerleri olarak bilinen yazarlar, şairler var. Bunları da düşünerek nasıl konumlandırıyorsunuz kendinizi ve savunduğunuz değerleri?

C.K.- Güzel bir soru. Yazdıklarımla yaşadıklarımın uyup uymadığını kendim söylemem ukalalık olur. Utanırım da zaten. Ama en azından niyetim bu yönde ve elimden geldiğince uymaya özen gösteriyorum. Bunu tutum ve davranışlarıma da yansıtmaya çalışıyorum elbette. Umarım öyleyimdir ve öyle olduğumu gören bilen dostlarım vardır. Her insan olaylara ve dünyaya kendi penceresinden bakar. Ben de öyle bakıyorum ve okurlarıma bu pencereden gördüklerimi anlatıyorum. Bakmak isteyen okurlarımı da davet ediyorum. Kimseye dayatmadan, kimseyi zorlamadan. Neden sanatçının kendisini öne aldığıma gelince. Burada sözünü ettiğim sanatçı, ağırlıklı olarak şair ve yazar. Önce bunu belirteyim. Farabi, insanın doğası ve yeryüzünün iyilik üzerine olduğunu söyler. İnsanın yaratılışı iyilik üzerinedir. Ancak insanın kendi iradesi onun nasıl bir insan olacağını belirler. ” Kötü insan, ruh ile ilişkisini kaybeden insandır.”
Yine, Prof. Dr. Yelda Özsunar’ın muhteşem “Evrensel Senfoni” kitabında okumuştum. Evrendeki her şey iyilik, sevgi ve güzellik üzerine kurulmuştur. Sevgiyle ve iyilikle davranıldığı zaman sadece insanlar değil, tüm canlılar hatta bitkiler bile anlarmış da, daha çabuk büyürmüş, boy atarmış. İnekler daha çok süt verir, fasulyeler çok daha erken ürün verirmiş. Mevlana, “insan düşünceden ibarettir” der. “Ne düşünüyorsan onu olursun. Gül düşünüyorsan gül bahçesi, diken düşünüyorsan diken.”
Ben de öteden beri dünyayı güzelleştirmek için, insanın kendini, kendi içini güzelleştirmesi gerektiğine inanmışımdır. Sadece kendi için değil, başkaları hakkında da iyi ve güzel düşünen insanların yüzlerinin parladığını, ışık saçtıklarını görmüşümdür. Işık saçmak deyip geçmeyin. Hem insanların önünü aydınlatır hem de dünyalarını renklendirir, anlamlı ve yaşanılır kılar. Dünya, ancak böyle ışık saçan güzel insanların sayesinde güzelleşir, renklenir; anlamlı, keyifle yaşanan bir yer olur.
Melih Cevdet Anday’ın bir yazısında okumuştum. “Dünya renksizdir. Onu renkli kılan bizleriz.” Çok şaşırmıştım bu yazıda. Sonradan okuduğum kitaplardan öğrendim ki, gerçekten dünyada her şey renksizmiş. Rengi veren güneş ışığıymış. Işık olmazsa her şey siyah olurmuş, karanlıkta olduğu gibi. Güneş ışınlarının nesnelere çarpması sonucu göz, bu yansımayı alıp doğrudan beyine getirir ve beyindeki mercimek büyüklüğündeki görme odasında her nesne kendi frekansına göre renklenir ve onu renkli görürüz. Olay beyinde bitiyor yine. Biz dünyadayız, ama dünya da bizim içimizde. Üstelik daha renkli, daha anlamlı. Doğadaki ışık güneşten yansıyor ve dünya rengarenk oluyor.

Çevremizin, yaşamımızın, ilişkilerimizin renklenmesi için de, bizim ışık saçmamızdır esas olan. Bu nedenle güzelleşme önce sanatçının kendisini güzelleştirmesinden geçiyor. İnsan güzeli kendi içinde bulamıyorsa, dışarıda renksiz dünyayı, kendi içinde renkli hale getiremiyorsa, içlerindeki güzelliği dünyaya ve ilişkilere yansıtamıyorlarsa, bırakın dünyayı, kendilerini bile güzelleştiremiyorlarsa, onlara sözünü ettiğiniz “büyük değerler” atfedenlerin kriteri nedir, benim baktığım pencereden göremiyorum. Yazar ve şairlerin de, her insanın olması gerektiği gibi hatta örnek teşkil ettikleri için, daha fazla özü- sözü bir olması gerekir düşüncesindeyim.

M.T – Siz de gittiği yere hareket ve bereket getiren, yazmakla kalmayıp festivaller düzenleyen, bulunduğun yerdeki özellikle edebiyata gönül veren insanları bir araya getirip etkinlikler yapan bir insansınız. Bunlardan söz eder misiniz?

C.K- Teşekkür ederim. Evet tam da dediğiniz gibi oldukça hareketliyiz. Adana – Mersin yıllarımda Torosları aşarak Ankara – İstanbul dergilerine taşımayı başardık ürünlerimizi. 1990’larda İstanbul’da rahmetli Şemsi Belli’nin çıkardığı ŞİİR DEFTERİ adlı dergi ve Ankara’da da Prof. Dr. Oktay Yivli’nin arkadaşlarıyla çıkardığı İLKYAZ – sonra EDEBİYAT GÜNCESİ gibi dergilerde yayınlatarak Adana – Mersin’deki şair arkadaşlarımın ürünlerinin ulusal düzeyde okurla buluşmasında oldukça katkım oldu diyebilirim. Fethiye’de ve Kuşadası yıllarımda da yine Hatay – Adana – Mersin- Antalya – Muğla ve Aydın olmak üzere Akdeniz’i boydan boya kucaklayacak şekilde Anadolu şairleri olarak birlikte hareket ediyoruz.

M.T – Bu ilişkileri yalnızca ülkemizde değil, daha ağırlıkla olarak Türki coğrafyalarda da kuran ve yöneten birisiniz. Bunun eksileri olmaz ama artılarından ve gereğinden söz eder misiniz?

C.K- Fethiye’de yaşayan çok sayıda İngiliz vatandaşı olduğu için, Fethiye’de İngilizce dergiler de yayınlanıyor. Bunlardan en çok okunanlardan Desti Reklam ajansı sahibi sevgili dostum Kemal Hakkı Tor’un çıkardığı Coffee Break adlı dergide çok sayıda şiirim saygı değer büyüğümüz Ekin Duru’nun nefis çevirileriyle İngiliz okurlara ulaştı. Bu arada 10 yıl kadar Ölüdeniz Belediyesi Sanatevi Müdürü olarak görev yaparken, sevgili Ümit Yılmaz’la birlikte çok güzel etkinliklere imza attık. Ülkemizin dört bir yanından sanatçıları ağırladık. Sizler de buna tanıksınız.

Şimdi ise emekli oldum ve resmi bir görevim yok. Ama sanat, ölene kadar devam edecek bir uğraş elbette. Büyük bir zevk ve heyecanla ve inançla etkinliklere devam. Azerbaycanlı şair ve doktor arkadaşım Nazile Gültaç’la bir “Gönül Köprüsü” projesi kurduk ve Azerbaycan başta olmak üzere soydaş ülke şair ve yazarlarıyla tanışıp, karşılıklı ziyaretler yapmaya başladık. Nitekim önceki yıl 17 yazar arkadaşımla Azerbaycan’a gittik. Bakü, Şeki, Sumgayıt, Kaçmaz gibi kültür merkezlerinde okurlarla buluştuk, çevirisi yapılan kitaplarımızı imzaladık. Ekber Qoşalı, İbrahim İlyaslı, Azer Hasret, Namık Delidağlı başta olmak üzere çok değerli dostlar kazandık. Bu yıl kısmet olursa ve salgın hafiflerse, Eylül / Ekim aylarında Özbekistan ve Azerbaycan ziyaretleri yapacağız. Özbekistan önde gelen kitap gazetesi olan Kitob Dünyası baş editörü sevgili şair Xosiyat Rustem’in de sıcak ilgisi ve destekleriyle Türk Dünyası ve tüm dünya okurlarına ulaşma kapısı açıldı. Seneye de Kazakistan ve Kırgızistan inşallah. Kazakistan’da şair öğretim üyesi Doç. Dr. Gülnaz Fayzulla ile güzel etkinliklere imza atacağız.

M.T – Belki de bu sorunun devamı denilebilir. Bunca tanınan, bilinen şair ve yazarların bile sokaktaki insanlar arasında adı yokken, kendi kenti dışında, çok dar bir çevrede şair yazar hangi umudu taşır da inatla sürdürür yazmayı?

C.K.- Şair ve yazar olmak bağlamında alırsak, maddi açıdan bir beklentinin içinde hiç olmadım. Tanınma, makam mevki açısından da şairlik makamı, bence en onur verici makamdır. Bu yüzden tanınma derdine, kaygısına düşmeden, işimi en iyi şekilde yapmaya, kendimi ilerletmeye bakarım. Parasal bir getirisi yok dedim, ama bu hiç getirisinin olmadığı anlamına gelmiyor elbet. Para alamıyorsunuz, ama paranın satın alamadığı her şey sizin oluyor. Güzel olan her şey sizin oluyor. Gönül kazanıyorsunuz, insan kazanıyorsunuz. Dünyaya güzellik katıyor, yaşamınızı anlamlı kılıyorsunuz ve sizi okuyanlara da ışık saçıyorsunuz. Bunlardan büyük tanınma, kazanç, getiri olmaz sanıyorum. Bir de en önemlisi var ki, varoluşumuzun asıl amacı olan “kalıcı bir iz bırakmak.” Fani bir varlığın, sonsuz var oluşa yolculuğunda sağlam yollar döşemek ve bu uzun yolculuğa eşlik edecek güzel gönül dostları edinmek.

M.T – İşlevinden çok işin havasında olanların, ‘Ego mezarlığı’nda isimsiz yatması içinizi acıtıyor mu?

C.K.- Yapılan her sanatsal faaliyetin sonunda gelip yaşama dayandığını söylemeye gerek yoktur sanırım. Daha kaliteli daha anlamlı daha ince bir yaşam için her şey. Böyle olunca sanatı edebiyatı hep bir enerji üretimi ve dağıtımı merkezi olarak düşünmüşümdür. Yaşama aktarılmayan, yaşama dokunmayan bir sanat, ne kadar usta işi olursa olsun sadece ustasını şişirmekten başka ne işe yarar ki? Bir sanat ustayı şişirmek, ego abidesi yapmaktan ziyade, toplumsal yaşamın kalitesini insanca yaşanabilir bir inceliğe ve düzeye yükseltmelidir. Sanatın anlamı da, işlevi de, amacı da budur bence. Evet, sanat biçim ustalığıdır. Ama bir anlamda da içeriği, temayı en iyi, en net biçimde anlatma ustalığıdır. Bunu yok sayamazsınız. Hani şiirde derler ya; “neyi değil, neyi nasıl söylemek önemlidir.” diye. Yani öz ve biçimin dengeli olmasını anlatmaya çalışırlar ama bu dengeyi çok nadir tutturabilenler zaten şair olurlar. Aynayı dünyaya, insanlara, hayata, olaylara değil de sadece kendi yüzlerine tutan şişik egolardan hep uzak durmaya çalışırım. Acıtıyorlar tabii, acımaz olur mu? En iyisi uzak kalmak ve genç arkadaşları sanatçı olmadan önce mütevazı olmaya, adam olmaya yönlendirmek.

M.T – Basitlikle yalınlık arasındaki ince çizgide dolanıyorsunuz. Bu gerçekten bıçak sırtı gibi bir şey. Korkmuyor musunuz?

C.K.- Günlük yaşamda da aynı şekilde davrandığım için kendime güveniyorum. Bazen dezavantajları olmuyor değil. Hani derler ya: “Fazla mütevazı olma, inanırlar.” Gerçekten inanıyorlar. Hatta şiirimizde bilip de bilmezden gelme sanatı vardır: Tecahül-ü arif. Çok yaparım şiirlerimde. Salaklık derecesinde bilmezden gelirim hem de. Sosyal medyada paylaştığımda hemen uyarılar gelir, “O öyle değil, doğrusu bu” falan gibi. Kimi nezaketen özelden yapar bunu, saygı duyarım. Kimi de aleni yapar ki herkes salak olduğumu görsün, onun da ne kadar zeki (!) ve bilgili (!) olduğunu anlasın. Ben şuna inanıyorum: Şiir yazılmaz, verilir. Kim nereden veriyor bilmem ama bir şekilde veriliyor bu işe ciddiyetle gönül verenlere. İçinize bir dize doğar, kulağınıza bir dize mırıldanır, aklınıza bir dize gelir, bir heyecan basar. Bunu bilen bilir. Şair kendisine verilen bu konsantre, numuneden bir elbise diker, somut olarak şiire dönüştürüp ortaya koyar.
Bana verilen de bu. Bana verileni şiir yapmaya çalışıyorum. Mutluyum ve memnunum.
Teşekkürler ediyorum verene.

İlgili Yazılar

Muhittin Çoban ile Söyleşi

Muhittin Çoban ile Söyleşi

0

Kubilay Altuntaş: Kimi yapıtlar vardır görmezden gelinir, üstünden atlanır, gösterilmez, üstü örtülür, kimi yapıtlar görülmez, kimi yapıtlarda inatla gösterilir, işte...

Buket Işıkdoğan’la Şiir Şiire Konuştuk

Buket Işıkdoğan’la Şiir Şiire Konuştuk

0

Oğuz Tümbaş: BUKETÇE ilk kitabın. Bir heves, heyecan, umut… Acemiliği de barındıran bir ilk kitap. Bu adı seçerken, Buket’in özentileri,...

Ölümünün 44. Yılında Nâzım ve Işık Öğütçü, Orhan Kemal’i Anlattı:

Ölümünün 44. Yılında Nâzım ve Işık Öğütçü, Orhan Kemal’i Anlattı:

0

“Babamızın Paralı mı, Parasız mı Olduğunu Kapıyı Çalışından Anlardık…” Işık Öğütçü ile Everest Yayınları tarafından yayınlanan “Zamana Karşı Orhan Kemal”...

Yaşam Sanat

Yaşam Sanat Aylık Edebiyat ve Kültür Dergisi
Adana Yaşam Sanat Derneği Süreli Yayın Organıdır

Son Eklenenler

  • Ayın resmi
  • Ayın fotoğrafı
  • Bir Köyün İki Hikâyecisi ve İki Ozanı
  • Ayın fotoğrafı

Kategoriler

  • Bize Gelenler (8)
  • Çukurova 1. Sanat Çalıştayı (1)
  • Deneme (18)
  • Dergi Arşivi (44)
  • Dosya (1)
  • Etkinliklerimiz (13)
  • Fotoğraf (10)
  • Kitap Tanıtımı (7)
  • Müzik (3)
  • Öykü (14)
  • Resim (10)
  • Şiir (31)
  • SÖYLEŞİ (1)
  • Söyleşi (4)
  • Yaşam Sanat Yeni Sayılar (6)

Bizi Takip Edin

Facebook Twitter Instagram

Ziyaretçi Sayısı

9334
  • Aysad
  • Çukurova Sanat
  • Yaşam Sanat
  • Kültür/Sanat
  • Kitap
  • Etkinliklerimiz
  • İletişim

© 2023 yasamsanat.net Her hakkı mahfuzdur.

Sonuç yok
Tüm sonuçları göster
  • Aysad
  • Çukurova Sanat
    • Arsiv
  • Yaşam Sanat
    • Temsilcilikler
    • Yayin Kurulu
    • Abonelik
    • Arşiv
    • Yeni Sayılar
  • Kültür/Sanat
    • Öykü
    • Siir
    • Deneme
    • Dans
    • Fotograf
    • Grafik
    • Karikatür
    • Mimarlık
    • Müzik
    • Resim
    • Sinema
    • Tiyatro
    • Yontu
  • Kitap
    • Bize Gelenler
    • Kitap Tanıtımı
  • Etkinliklerimiz
  • İletişim

© 2023 yasamsanat.net Her hakkı mahfuzdur.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In
Düğmeleri göster
Düğmeleri gizle