Selam sana, yerlerin dişil merhameti
Ne kadar çok atıldı, minicik ellerinden büyükçe
bombalar.
İzliyor mu herkesin Tanrısı;
Meleklerin haberi var mı?
Çevirmek istiyorum özgürlük heykelinin etrafını
Demokrasi kanı ile sulanmış
Babil’in Asma Bahçeleriyle.
Sarmak istiyorum Eyfel’i,
Şam’ın Parfümlü Yaseminiyle.
Durdurmak istiyorum Big Ben’i,
vaat edilmiş toprakların çölleri ile.
Evler; kapılar ve perdeler sevdaya özlem,
gizil kara delik.
Evler; çatıların kuşları birçok şeyleri gizler.
Evler; gelenek ve demirden kepenkler.
Evler: sokaklarının çıkmazı, denizlerin
mavi kokusunu bekler.
Modadır Çağlar; içimize yayılan gelgeç
soluğu altında
Diz çöküyorum, haykırıyorum yanılgıları
fakir onurumla
Hırs ve kibir katılmış kil yığınları
Sözlerin büklerinde kendini çitliyor bulutlar.
Gün batımı süzülen ışık demetinde her şiire.
Gidenlerin yasını zirvesine gömen o sıra dağlar
Uzakları fısıldayan poyraz; kalbe
en derin buz yalağı
Ey darağaçlarına asılan sözlerin yağlı küfü
Ey ergen çiçeklerinde açan aşk.
Her bağbozumu bekleyiş
Her keman sesinde inleyiş
Her şey dünlerden dileğe akar şaire!






